29 Nisan 2012 Pazar

Battleship (2012)




Konuya girmeden önce puanı bu kadar yüksek tutmam tamamen IMAX kaynaklı olabilir belirteyim. Kardeşim haftasonu için bir güzellik yapmış ve film için bilet almış. İstinye Park'ta IMAX farkıyla izledik filmi. Konuya geçelim şimdi.

Alex Hopper keyfine düşkün bir adamdır. Gece klüplerinden çıkmaz. Orada gördüğü bir kıza aşık olur. Kız deniz kuvvetlerinin başındaki adamın kızıdır. Alex'in abisi de deniz kuvvetlerinde subaydır. Alex kızı etkilemek için akıl almaz bir işe karışır ve etkilemeyi başarır. Daha sonra abisinin tavsiyesiyle orduya yazılır ve o da deniz kuvvetlerinde subay olur. Zaman geçer ve rütbesi yükselir. Komutanlarının kızını hala seviyordur ve evlenme kararı almışlardır. Ama bunu bir türlü komutana açıklayamaz. Onun sert kişiliğinden korkuyordur.



Öte yandan NASA çok uzak bir galakside hayat keşfetmiştir. Uydular vasıtasıyla onlara sinyal yollarlar ve dönülmez yola girmişlerdir. Sinyali alan uzaylılar savaş gemileriyle dünya ya hızla ilerlemeye başlar. Dünyaya geldiklerinde ana gemileri tesadüfen açık denizde Japonlarla tatbikat yapacak olan Amerikan deniz kuvvetlerinin bölgesine düşer. Aşağıda gördüğünüz gibi Rihanna'da bu filmde rol alıyor. Denizdeki nesnenin tatbikatın bir parçası olduğunu düşünen Alex ve ekibi onu kontrol etmeye gider ve başlarının büyük bir belada olduğunu anlarlar.






O kadar gelişmiş silahları vardır ki hiç bir şey onları durdurmaya yetecek güçte değildir. Kendi etraflarında bir kalkan oluşturmuşlardır ve Alex'in gemisi dış dünya ile iletişim kuramıyordur. Diğer taraftan uzaylıların diğer gemileri sinyalin geldiği yere gidiyorlardır. Giderlerken her tarafı yıkıp geçiyorlardır. Amaçları kendi evrenlerine yeni bir sinyal göndererek diğerlerini de çağırmaktır.

İnsan ırkının uzaylılarla imtihanı hiç bu kadar zor olmamıştı. Her şeyi denerler ama bir türlü üstünlük sağlayamazlar. Artık son çareleri kalmıştır...



Klasik amerikan aksiyon bilim-kurgu filmiydi. Güldürecek öğeleri aralara serpiştirerek eğlencelik bir film çıkarmışlar ortaya. Filmin sonunda yazdığı gibi hikaye Battleship oyunundan esinlenilmiştir.

Never Let Me Go (2010)







Ulusal Donör Programı çerçevesinde klonlanan insanları ülkenin değişik yerlerinde ileride organ ihtiyacı duyulduğunda kullanmak üzere yetiştiriyorlardır. Çocuklar tamamen dış çevreden izole bir yaşam sürüyorlar, aynı zamanda beyinleri yıkanıyordur. Herkesin böyle olduğunu düşünüp kimse itiraz etmiyordur. Değişik karakterde çocuklar buradadır. Üç çok yakın arkadaş Katty, Tommy ve Ruth arasında genç yaşlardan başlayan bir aşk üçlemesi vardır. Katty Tommy'e aşıktır ve bunu dile getiremez. Ruth ise cazgırlık yaparak ondan erken davanıp Tommy'le yakınlaşır. Yıllar sonra organ vermeye yeterli hale geldiklerinde Katty artık onların bu ilişkisine dayanamaz ve bakıcı olmak ister. Bakıcı olduğunda değişik hastahanelere gidip diğer donörleri teselli edip organ bağışına ikna etme görevi olacaktır. Böylece diğerlerinden daha geç organ bağışı yapacaktır. Donörler en fazla dördüncü ameliyata kadar dayanabiliyordur. Artık son aşamaya gelmiş olan Ruth ile tesadüf eseri karşılaşır Katty. Tommy ile buluşmak istediğini söyler ve buluşurlar. Orada Ruth Katty'den özür diler. Aranıza girdiğim için özür dilerim der. Artık çok geçtir ama içinde bunun kalmasını istemez. Çocukluklarından beri bir sürü yalanlar söyleniyordur çocuklara. Eğer iki donör aşık olursa organ bağışlarını bir kaç yıl tecil edebiliyorlardır. Tommy ve Katty artık bunun peşine düşmüşlerdir. 

Ağır bir dram filmi. Filmi izlerken Ruth rolündeki kızı bir yerden gözüm ısırıyor ama çıkaramıyordum. Bittikten sonra IMDb'ye bakınca gördüm Keira Knightley'miş. Nasıl anlayamadım kendime kızabilirim sanırım.

A Prophet (2009)






Hayatında ilk kez hapise giren Malik. Arap kökenli bir fransız vatandaşıdır. Ezik bir yapısı vardır. Bu yüzden hapishanede bir oraya bir oraya çekiliyordur. İtalyan mafyasının lideri Cesar Luciani onu birisini öldürmek için görevlendirir. Öldürmezse onu öldüreceklerini söyler. Artık onların adamı olmuştur. Cesar'ın her türlü piş işini Malik yapacaktır. Yıllar geçtikçe pis işlerin nasıl işlediğini öğrenen Malik en sonunda kendi yolunu çizmeye karar verir. Sert bir filmdi. Puanının biraz abartıldığını düşünüyorum. IMDb de bu kadar puan alması şaşırtıcı. Genelde Amerika dışındaki filmleri izlemedikleri halde eksilemeyi sever Amerikanlar. 

Mission: Impossible - Ghost Protocol (2011)




FBI Komplo teorisi ile Rusya ve Amerika'yı birbirine düşürmeye çalışanlara karşı gizli bir operasyon yürütüyordur. Bunun için kendisine bağlı olduğunu belli etmeyecek bir ekip oluşturur. Kremlindeki saldırıyı herkes Amerikan gizli servisinin yaptığına inanıyordur. Bunu yapanların peşine düşen Ethan Hunt ve ekibini zorlu görevler bekliyordur. Aksiyonun ve teknolojinin iyi kullanıldığı bir filmdi. Kolay kolay aksiyon filmlerine iyi puan vermem. 7 puan iyidir bence :)

Happiness (2007)

Mutluluk




Ölümcül bir hastalığa yakalanan Young-su şehirdeki boşvermiş sosyete yaşamını, birlikte yaşadığı kız arkadaşını ve tükenmekte olan işini terk eder. Hastalığının tedavisi amacıyla gittiği kırsal bölgedeki bir sanatoryumda kalıcı bir hasta olan genç bir kadınla tanışır. Kısa bir sürede birbirlerine karşı besledikleri hislerle küçük ve konforlu bir çiftlik evinde yaşamak üzere sanatoryumdan ayrılırlar. Sağlıkları çarpıcı bir biçimde iyiye doğru gider; ama şehirden Young-su’nun arkadaşları ziyaretine gelince, sıkıcı kır köyünü terk edip eski yaşam tarzına geri dönmeyi düşünmeye başlar.

Mutluluk nedir? İnsanın kendini iyi ve huzurlu hissettiği yer mi yoksa her şeyi boş verip zamanın akışına kaptırmak mıdır? Mutluluk kavramını sorgulatan güzel bir filmdi. Su-jeong Lim ve Jeong-min Hwang sevdiğim oyunculardandır. Özellikle Su-jeong Lim'in oyunculuğunu çok beğendim. Hasta rolünü çok çok iyi oynamış.

Happy Ero Christmas (2003)




Çocukluğunda kendisini hamamda sıcak suyun içine attığı için nefret ettiği mafya liderine kin besleyen Byeong-gi büyüdüğünde kanun adamı olmayı kafaya koymuştur. Büyümüş ve polis memuru olmuştur. Onu içeri tıkmak için her şeyi yapar ama sakarlığı yüzünden hiç bir şeyi düzgün yapamaz. Bowling salonundaki bir kıza aşık olmuştur ve ona açılmak için ne yapacağını bilmiyordur. Belalısı mafya lideri de o kıza aşık olmuştur işin kötüsü. Şimdi hem aşkını ondan kurtarmak hem de içeri tıkmak için uğraşacaktır. 


Ortalama bir filmdi. Tae-hyun Cha'nın filmlerini genelde beğenirim ama bunu pek beğenmedim.

Mokpo the Harbor (2004)




Bir mafya örgütünün içine sızmaya çalışan çatlak bir dedektif ve onun çatlak arkadaşlarının hikayesi. Baek Sung-gi bir dedektiftir ve bir mafya örgütünün içine sızmak için görevlendirilmiştir. İçeri sızabilecek en aptal dedektif o'dur. Göreve balıklama atlar çünkü birime yeni atandığını düşündüğü hatuna kendini beğendirmek istiyordur. Ancak o bir savcıdır. Artık örgütün içine sızmıştır ve dönüşü yoktur. Komedinin yoğun işlendiği bir filmdi. Mafya liderinin şu sahnesine çok güldüm :)




Romantik bir mafya babası :) Filmde komedinin ayrı bir kısmı ise bu adam. İçeri sızan dedektifin arkadaşı sandığı kıza yani savcıya aşık olacaktır. Baek Sung-gi ise mafya içinde hızla ilerler ve polislikten daha çok sevmeye başlar. Artık kendi adamları vardır ve egosu tavan yapar :) Eğlenceli bir film.

A Bizarre Love Triangle (2002)




Keum-suk ve Eun-hi liseden beri arkadaştırlar. Keum-suk erkeklerle dövüşüp onları alt edebilecek yetenekte bir kızdır. Eun-hi ise süsüne düşkün güzel bir kızdır. Bir gün Eun-hi'nin yolunu kesen bir grup serseri ondan faydalanmak ister. Onları gören Keum-suk bir güzel hepsini döver. İkili artık can ciğer arkadaş olmuşlardır. Zamanla birbirlerine karşı cinsel yakınlık hissedeceklerdir. Eun-hi için her şeyi göze alan Keum-suk onun yüzünden hapse bile girer. Hapisten çıktığında kız arkadaşının evlendiğini öğrenir. Yine peşini bırakmaz. Eun-hi'nin kocası ise ona para yetiştirmek için gece gündüz çalışan bir aktördür. Eşinin başkalarıyla ilişkisi olduğundan şüphelenip takip eder ve iki kadını beraber yatarlarken görür. Kadın ayrılmak ister ve kocası kabul etmez. Tek bir şartla onların birlikte olmasına göz yumacağını söyler. Keum-suk ile onun gözü önünde birlikte olacaktır ve ona hissettiği duyguyu yaşatmak istemektedir. Bir garip aşk üçlemesi içinde döngü şeklinde film devam ediyor. Bize hikayeyi anlatan ise bir uzay gemisindeki adam. Yanındaki adama bunu anlatıyor o da inanmakta güçlük çekiyor. Ortalama bir film. Ayrıca Hyo-jin Kong bu aralar çok karşıma çıkmaya başladı. Bu filmde hamam sahnesinde gördük kendisini gayet düzgün fiziği varmış :)

Yesterday (2002)

Dün



Bilim-kurgu türündeki film 2020 yılında geçiyor. Birleşmiş bir Kore ve teknolojinin uçtuğu bir zaman. Bundan 30 yıl önce bir grup bilim adamı tarafından bugün hala konuşulan genetiği değiştirilmiş üstün ırk bir insan türünün ordularda kullanılması konu ediliyor. Yapılan deneyler sırasında bir grup çocuktan sadece biri olumlu yönde tepki veriyor ve bulunduğu ortamdan kaçıyor. Yıllar sonra onu bu hale getirenleri yok etmek için saklandığı yerden çıkıyor. Hui-su'nun polis amiri olan babası kaçırılıyor. Kaçıran kişileri bulmak için Dedektif Yun ve ekibinin yanısıra kızı Hui-su'da onlara katılıyor ve kovalamaca başlıyor.

Zamanla gizli gerçekler ortaya çıkıyor ve başrol oyuncuları da kendilerinin geçmişini hatırlıyor. Ortalama bir filmdi. Altyazısı biraz daha iyi olabilirdi.

Dolls (2002)




Matsumoto ile Sawako evlilik hazırlıkları yapan iki gençtir. Matsumoto'nun babası zengin bir işadamının kızıyla evlenmesi için oğluna baskı yapar. Nedenlerini anlatır zor da olsa onu ikna eder. Matsumoto'nun evleneceği haberini alan Sawako intihar eder ve hastahaneye kaldırılır. Kurtarılır ama hafızasını yitirmiştir artık. Düğün törenine gelen Sawako ve Matsumoto'nun ortak arkadaşları ona haber verir ve düğün törenini terkeden Matsumoto Sawako'yu kaldığı hastahaneden alır ve yanında götürür. 


Ne yapacağını bilemediği için otelde kalmaya karar verir ama Sawako'nun aklı yerinde olmadığı için olmadık şeyler yapıyor ve devamlı kaçıyordur. Çareyi kendinin ve onun sırtına bir ip bağlamakta bulan Matsumoto her gittiği yere öyle gider. Artık onlar devamlı gece gündüz birbirlerine bağlı şekilde deli gibi gezinirler. Bunun sebebini filmin sonunda anlıyoruz. 



Diğer taraftan Bir mafya babası ve uzun yıllar önce terk ettiği ve unutamadığı o kadınla her cumartesi aynı parkta buluşma merasimi. Adam bir türlü cesaretini toplayıp ben o'yum diyemez. Kadın yıllarca hiç bir hafta aksatmadan oraya sevdiği adama yemek getirir. Onu uzaktan izleyen adam sonunda ona açılmaya karar verir. Ancak... Bunu da atlıyorum yine bir başka hikaye var filmin içinde. Deliler gibi hayranı olduğu bir şarkıcının peşinden giden sapkın bir adam. Öyle ki o kaza geçirip tek gözünü kaybettiğinde ve insanlardan uzak bir yerde içine kapandığında kendi gözlerini kör edip onu görmeye gidecek kadar ileri giden birisi. Şarkıcı kızın kendisini kimsenin böyle görmesini istemediğini biliyordur ve o yüzden kendi gözlerini kör eder. Sırf onunla buluşup konuşabilmek için.

Filmi tek kelime ile özetlemek gerekirse sadakat diyebilirim. Etkili bir yapım. Tavsiye ederim.

28 Nisan 2012 Cumartesi

Guns & Talks (2001)




Kiralık katillik yapan dört kardeşin hikayesidir bu. En küçükleri Ha-yeon'un (Won Bin) ağzından anlatılıyor. Hepsinin kendine özgü karakterleri var. Tek ortak noktaları ise haber spikeri Oh Young-ran'a olan aşkları yada hayranlıkları diyelim. Onun çıktığı her haber bültenini kaçırmadan izlerler :) Bir gün kardeşlerden birisi öldürülmesi istenen kadına aşık olur. Her seferinde gider ve eline yüzüne bulaştırıp geri döner. Hemen o sahneyi izleyelim :)


Won Bin ne kadar da ufak değil mi? Ayrıca çok komik bu sahnede.


Konuya devam edelim. Diğer taraftan ise başlarına bir liseli kız illet olur. Nasıl olduysa onların kiralık katil olduklarını öğrenmiştir. İşlerini kusursuz yapan bu dört kardeşin peşinde bir dedektif vardır. Yakalanmaları neredeyse an meselesidir. Hayran oldukları tv spikeri onları birini öldürmesi için kiralar. Bu görev çok risklidir ve kusursuz bir plan yapmak zorundalardır.


Eğlenceli bir film. Oyuncular zaten süper. Tavsiye ederim. Bu filmi de kaçırmayın.

Take Care of My Cat (2001)

Kedime İyi Bak




Liseyi birlikte okuyan beş arkadaşın okul bittikten sonra kendi hayatlarını bulma çabaları ve karşılaşacağı zorluklar yanında kafalarını dağıtmak için birlikte vakit geçirmelerini konu alan film, aynı zamanda değişik türdeki insan karakterlerinin de bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Yu-won Lee'nin oynadığı karakter işi gücü yerinde ama burnundan kıl aldırmayan kendini beğenmiş bir tipi canlandırırken, Ji-Young Ok'un oynadığı karakter beş parasız, döküntü bir evde kalan, aynı zamanda büyükannesi ve büyükbabasına bakan yetim bir kızı canlandırıyor. Du-Na Bae'nin canlandırdığı karakter ise zor durumdaki arkadaşı Ji-Young'a yardım etmeyi bir an bile bırakmayan arkadaştan öte bir sevgi beslemesini konu alıyor. Film genelde Ji-Young karakteri üzerinde şekilleniyor. Ortalama bir film.

Filmde dikkat çeken bir cümle vardı o da kore atasözüymüş.


"Kedileri sevmeyen erkek, iyi bir kadın bulamaz."

My Wife Is a Gangster 3 (2006)

Karım Bir Gangster 3





Hong Kong'taki Hwabaekryun Çetesi liderinin kızı Aryong, Black Dragon Çetesinin kıdemlilerinden birinin ölümüyle ilgili olaya karıştığı şüphesiyle Black Dragon Çetesinin lideri Jwa Guk Choong tarafından aranılan kişi olmuştur. Hwabaekryun Çetesi lideri Bay Lim, kızı Aryong'u korumak için yurt dışına göndermek ister. Aryong hangi ülkeye gideceğini kendi seçecektir. Güney Kore'ye gider ve annesini aramaya başlar. Aryong'un Güney Kore'de geçireceği zaman süresinde onu korumak için mafyaya mensup Ki-chul, onun iki beceriksiz adamı ve iletişim için çevirmenlik yapacak olan korkak bir çevirmen görevlendirilir. Karım Bir Gangster serinin üçüncü film olan, Karım Bir Gangster 3 filmi ilk iki filmden tamamen ayrı, bambaşka bir kadro ve bağımsız hikayesiyle yine aksiyon ve komedi vaat ediyor...




İlk iki filmdeki Eun-Kyung Shin bu filmde yer almıyor. Tamamen farklı bir kadro ve hikaye ile seri sonlanıyor. Bu filmde Qi Shu başrolde oynuyor. İlk iki filme göre aksiyondan daha fazla dram, komedi ve romantizm yönü ağır basıyor. Bu yüzden diğer filmlerden daha eğlenceli olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ki-chul rolünü oynayan Beom-Su Lee ayrı bir hava katmış filme. Anlamadığı bir dildeki kadına aşık oluyor. Çevirmen ayrı bir komedi. Her şeyi işine geldiği gibi çevirip yine bizi güldürüyor.

My Wife Is a Gangster 2 (2003)

Karım Bir Gangster 2






Makas çetesinin lideri Eun-Jin ablasının ölüm döşeğindeki vasiyetini yerine getirmek için yaşadığı evlilik sürecini ve kadınlığı ile mafya liderliği arasında gelgitler oluşmasını sağlayan Karım Bir Gangster filminin devam filmi olan Karım Bir Gangster 2, karşı çete üyeleriyle gökdelen tepesinde yapılan kavga sırasında Eun-Jin gökdelenden aşağı düşer ve çarpmanın etkisiyle hafızasını kaybeder. Yerde baygın halde yatan Eun-Jin'i oradan geçen deniz ürünleri restoranı işletmekte olan Yun Jae-cheol tarafından evine götürülür. Hafıza kaybına uğrayan Eun-Jin restoranda garsonluk yaparken bi taraftan da geçmişini aramaktadır. Fakat bulundukları mahalleye "Beyaz Köy" adında bir alışveriş merkezi yapılacağı için mahalleli Beyaz Köpekbalığı çetesinin baskısına maruz kalmaktadır. Geçmişini arayan Eun-Jin'in ayağına geçmişi kendisi gelmiş, bol aksiyon ve komedi getirmiştir.


Filmin konusunu sarangni'de güzel yazmışlar o yüzden sadece türkçe konulan ismini değiştirerek ekledim. Bu filmin sonunda bizleri ayrı bir sürpriz bekliyor.

My Wife Is a Gangster (2001)

Karım Bir Gangster



Bir çetenin lideri olan Cha Eun-jin'in ablası kanserdir ve son isteği onun mutluluğunu görmektir. Evlenip çocuk yapmasını ister ondan. Yıllarca çete liderliği yapıp dövüşen Eun-jin artık kadınlıktan çıkmış bir erkek gibi yaşıyordur. Ancak kardeşinin isteğini yerine getirmek istiyordur. Kendisi gibi olmayan birini bulup en kısa zamanda evlenmelidir. Sonunda bu amacına ulaşır ama bu yalandan evlilik onu zamanla değiştirecek ve kadın olduğunu hatırlayacaktır bir nebze de olsa.

Aksiyon kısımlarında çok başarılı bir performans ortaya koymuş Eun-Kyung Shin. Rolünün hakkını vermiş.

Petty Romance (2010)

Pretty Love Affairs 
Stinky Romance 
Cheap Romance






Bu filmde karikatür çizeri bir adam ve cinsel ilişkiler hakkında köşe yazıları yazan bir kadının başından geçenler anlatılıyor. İkiside işlerinde dibe vurmuştur. Ödüllü bir yarışma için çizimler yapan Jeong-bae konsantre olamaz ve yardıma ihtiyacı olacağını düşündüğü için bir ilan verir. Konu hakkında fikirlerine ihtiyacı olacağı birisini arıyordur. Elemelerden sonra Da-rim'i işe almaya karar verir ve ikili zamanla yakınlaşmaya başlar.



Kang-hie Choi yine kırdı geçirdi bu filmde beni :) O olmasa bu kadar sevemezdim belki de bu filmi. Apayrı bir oyunculuğu var. İşini çok iyi yapıyor hakkını vermek lazım. Filmde +18 karikatür çizimleri olduğunu belirtmeliyim. Gerçeğe vuramadıkları şeyleri karikatüre vurmuşlar iyice. Da-rim'in hiç cinsel deneyimi olmamasına rağmen cinsel içerikli köşe yazıları yazması ayrı bir komedi olarak çıkıyor filmde karşımıza. Okuduğu kadın dergilerindeki şeyleri uygulamaya koyması ise kopartıyor :) Aşağıdaki gifteki komedyaya bakabilirsiniz.


Ya şu pozisyona ne demeli :)


Burada da kadın dergilerinde okuduğu şeyleri uygulamaya koymaya çalışırken ki hali :)


Tabii adam durumu anlayıp olaya müdahale ediyor hemen.


Bu kadar ön bilgi yeterli sanırım. Hemen gidin izleyin :)

Newer Posts Older Posts