6 Nisan 2011 Çarşamba

The Servant (2010)




Çevirisini yapan arkadaşımız Setsuna şöyle demiş;
"A Story of Bangja" adı verilen bu film Güney Kore’de çok ünlü olan “Chung Hyang” adlı halk hikayesinden beyaz perdeye uyarlanmış bir yapım.Hikaye Lee Myong Ryong adlı asilzadenin, uşağı Bang Ja Jeon kadar neden ilgi çekici olamadığını anlatıyor. Lady Chun Hyang’ın Lee Myong Ryung ile olan gönül ilişkisini sürdürmesi için uşak adını verdiğimiz “halayık” diye de tabir edebileceğimiz kişiler sık sık haberci olarak kullanılıyor.
Bu kısa anlatımdan sonra kendim eklemeler yapayım. Hikaye bir uşağın (şimdilerde bir gangster) dilinden anlatılıyor. Bir yazarı yanına çağırarak kendi hikayesini yazmasını istiyor ve bizde hikayeye tanık oluyoruz. Ara ara yazarın yorumu ve soruları ile hikayenin şekillenişini izliyoruz. Derine indikçe hüzünlü bir yaşam entrikalar asil ve alt sınıftan iki insanın bir gilsaeng'in kızına olan aşkını ve onu elde etmek için neler yaptığı anlatılıyor. Filmin +18 olduğunu söyleyeyim. 


Saf güzelliği ile Yeo-Jeong Jo kendine hayran bırakıyor. Sonunun iyi bağlanmadığını düşünüyorum. Ortalama bir hikaye olmuş. Yine çevirisini yapan Setsuna'nın bizlerle paylaştığı aşağıdaki bilgileri de ekledim.

Film Hakkında Notlar:

1. Kore Halk Hikayesi "Chung Hyang" dan uyarlanmıştır.

2. Hikayenin orjinali aslında şöyle: Babası devlet bakanı olan, yüksek sınıftan gelen asil bir genç olan Lee Myong Ryong, bir kisaengin kızı olan ve aşağı sınıftan gelen Chun Hyang adlı bir kıza aşık olur. Buna rağmen, ikili birbirine olan sevgilerini göstermekten sakınmazlar. Bir gün Lee Myong Ryong’un babası başka bir göreve tayin edilir. Babası Lee’den devlet görevlisi olabilmesi için sınavlara hazırlanmasını istemektedir. Babasının isteğine karşı gelemeyeceğini bile Lee, Chun Hyang’a, devlet görevlisi olduktan sonra evlenme sözü vererek oradan ayrılır. Olaylar bundan sonra Chun Hyang için daha da zor olacaktır. Çünkü bölgeye yeni atanan devlet görevlisi onun muhteşem güzelliğinden etkilenmiştir. Chun Hyang’ı metresi yapabilmek için çok uğraşır, ancak kız kabul etmez. Sevdiği adamın dönmesini inatla beklemektedir. Pek çok zorlukla karşı karşıya kalır ancak yine de sabretmekten başka hiçbir şey yapamaz. Bu arada Lee Myong Ryong, Savunma bakanlığında bir göreve gelmeyi başarmıştır. Hedefini gerçekleştiren delikanlı, sevdiği kadının yardımına koşar ve onu ölümden kurtarır.

3. Yönetmen Dae-woo Kim halk hikayesi olan “Chun Hyang”ın gidişatında erotizm içeren sahneleri yerleştirerek yeni bir senaryo ortaya çıkarmıştır. ( Çıplaklık içeren sahnelerin çoğu aktris Yeo-Jeong Jo tarafından canlandırılan Chun Hyang karakterinde ortaya çıkmaktadır.)

4. Filmin çekimlerine 2009 yılının Aralık ayında başlanmıştır.

5. Çekimler Güney Kore’nin Milyang ve Yangsuri bölgelerinde gerçekleştirilmiştir.

6. Bu halk hikayesi 2000 yılında çekilen bir filme daha konu olmuştu.

4 Nisan 2011 Pazartesi

Japon Sinemasına Doğru Eksen Kayması


Son zamanlarda Güney Kore sinemasından az film çıkıyor farkında mısınız? Bu nedenle mi bilmiyorum ama bende yavaş yavaş japon sinemasına yönleniyorum sanırım. Şöyle bir düşündümde japon sinemasından çok fazla film izlememişim buna rağmen izlediğim her yapım neredeyse kaliteliydi. En son izlediğim Confessions filminden sonra bu yöne doğru bir eksen kayması yaşadığımı fark ettim.

Şöyle bir izlediğim japon filmlerini listeleyeyim ve verdiğim puanlara bakalım.


Memoirs of a Geisha (2005) - 7

Be with You (2004) - 8

Cyborg Girl (2008) - 7

Death Note (2006) - 8

Death Note: The Last Name (2006) - 6

Death Note: L Change the World (2008) - 5

Heavenly Forest (2006) - 8

Hotaru no haka (1988) - 7

Howl's Moving Castle (2004) - 8

Spirited Away (2001) - 9

Letters from Iwo Jima (2006) - 9

Midnight Sun (2006) - 8

Crying Out Love, in the Center of the World (2004) - 9

Dear Friends (2007) - 7

Heaven's Door (2009) - 6

I Just Didn't Do It (2006) - 7

Linda Linda Linda (2005) - 7

Tokyo Sonata (2008) - 8

Air Doll (2009) - 6

Dear Doctor (2009) - 7

Survive Style 5+ (2004) - 7

Oppai Volleyball (2009) - 5

Josee, the Tiger and the Fish (2003) - 7

Last Life in the Universe (2003) - 7

Ichi (2008) - 6

Departures (2008) - 8

Ghost in the Shell 2: Innocence (2004) - 7

Ghost in the Shell 3: Solid State Society (2006) - 7

Confessions (2010) - 9

 

Bu filmlerin hepsini çok net hatırlıyorum. Bir kaçı hariç hatta Haruka Ayase'nin oynadığı Cyborg Girl filmi hariç diğer iki filmi kötüydü. Diğer filmlerin hepsinin verdiği bir mesaj vardı. Senaryoları iyiydi. Amerikan sinemasındaki gibi görsellik göremeseniz bile hikaye olarak iyi filmlerdi. Bu derleme yazıyı winpohu için yazdım bir bakıma :) Tavsiye almak istemiş kendisi. Bende izlediklerimin linklerini ve puanlarını verdim. İyi seyirler.

Grand Prix (2010)



2006 yılında yapılan Lump of Sugar filminin bir benzeride bu hikayedir. Aslında o film çok tutmuştu ve bende beğenmiştim. Daha sonra o filmin devamı olacağı yönünde haberler çıktı. İşte o film bu.


Hikaye tamamen benzerlik içermese bile adeta remake gibi olmuş. Bu filmde de biraz at (hayvan) sevgisinden ve yarış hırsından yola çıkılmış ve birbirine benzer hayatlar yaşayan kader arkadaşlarının yollarının kesiştiği hikayeler anlatılmış. Hiç beklemediği bir anda hayatının aşkını bulan bir kız ve onun mücadelesi konu edilmiş. Sonuç itibariyle ilk film kadar olmasa da fena bir film değil. 7 puan verdim ama asıl puanı 7.5 gibi bir şey olur. O da Kim Tae Hee için :)

Confessions (2010)

Kokuhaku
İtiraflar



Filme süt içen orta okul öğrencilerinin görüntüleri ile başlıyoruz. Okullara sütü teşvik etmek için bunun düzenlendiğini anlatıyor öğretmenleri. Şımarık orta okul öğrencilerine ders anlatmaya çalışan öğretmeni kimsenin taktığı yok ama o hiç istifini bozmadan usulca sözlerine devam etmektedir. Ta ki anlattıklarının onun küçük kızını öldürenlere kurduğu tuzağın bir parçası olduklarını duyana kadar. Sınıfından iki öğrencinin onun küçük kızını öldürdüğünü bildiğini ve onlara tuzak kurmak için içtikleri sütlere HIV virüsü olan kan karıştırdığını söylemektedir. Yaptıklarıyla ön plana çıkmaya çalışan üç tane psikolojisi bozuk çocuğun hikayesi var bu filmde.




Onlardan ikisinden intikam almaya çalışan da bir öğretmen. Filmi izlerken çok değişik şeyler şekillendi kafamda. Önce bunun bir animeden alıntı olduğunu düşündüm. Ancak bir anime bu kadar iyi kurgulanabilirdi. Görüntüler müzikler hikaye tamamen bir japon animesi tadındaydı. Anime filmleri sevmeyenler için şunu demeye çalışıyorum. Bilim kurgu türü filmlerin en iyisi anime filmleridir. Uçuk fikirler genellikle bu tarz filmlerden çıkmıştır. Konuyu çok fazla sapıttırmadan filme döneyim. Film durağan bir şekilde ilerliyor ama merak duygusu bir saniye bile olsun azalmadan sonuna kadar sizi sürüklüyor. Muhteşem kurgulanmış bir hikaye ile karşı karşıyasınız. Filmi bitirdikten sonra daha önce paylaşımını yaptığımda çok dikkat etmediğim bazı şeyleri gördüm. Bu hikayenin 2008 yılında Japonya'da en çok satan (700.000) Kanae Minato'nun aynı adlı eseri Kokuhaku'dan uyarlama olduğunu öğrendim. Yine bu film için binden fazla öğrenci arasından seçilmiş potansiyel aktör/aktris adayı 34 öğrencinin filmde görev aldığını öğrendim. Filmde başrolleri oynayan üç çocuk karakterlerini çok iyi yansıtmış. Öğretmen zaten apayrı bir olay. Uzun zamandır izlediğim en iyi filmlerden biriydi Confessions.
 
Çevirisini yapan berre arkadaşımıza teşekkürler. Yaptığı çeviri kendisinin içine sinmediğini söylemiş. Altyazılarda bir kaç yerde boşluk vardı sanırım. Birde zamanlama konusunda bazı yerlerde çok çabuk geçiyordu yazılar. Kendisi buraları okuyorsa haberi olsun dedim :) Bu filmi izlemek için fazla bekletmeyin kendinizi diyorum. Daha uzun da yazabilirdim ama birazda izleyicinin kendisine bir şeyler kalsın istedim.

Fragman

2 Nisan 2011 Cumartesi

The Warrior's Way (2010)




19. yüzyılda, hayatı boyunca dünyanın en iyi kılıç ustası ve en korkunç savaşçısı olması için eğitilen Yang adında bir savaşçıya, bir düşman klanında hayatta kalan son kişi olan bir bebeği öldürmesi emri verilir. Yang, aldığı bu görevi yerine getiremez. Bebeği de alıp Amerika'nın batısında bir kasabaya yerleşir. Fakat tüm çabasına rağmen düşman Yang'ın izini bulur. Bebeği koruması için tek çaresi savaşmaktır... Bu savaşta ona kasabada tanıştığı Ron ve Lynee de yardım edecektir.


The Warrior's Way büyük bir merakla beklediğim filmlerden biriydi. Açılışından itibaren kaliteli bir film olacağı izlenimi sunuyordu. Kılıç ile yapılan dövüş sahneleri muhteşeme yakındı. Açılışta gelmiş geçmiş en büyük kılıç ustasını yenip yeni usta o oluyor. Yukarıda alıntı yaptığım kısımda da göreceğiniz gibi bebeği öldürüp son düşmanı da yok etmesi gerekiyor. Merhametinden dolayı bu görevi yerine getiremiyor. Bundan sonra normal bir hayat sürmeye çalışsa da devamlı peşine düşenler oluyor. Üstelik gittiği kasabanın da kendilerine musallat olan bir belaları mevcut. Film tek düze olmasın diye orada tanıştığı kıza da bir intikam senaryosu eklemişler. Çok fazla bir şey beklemeden izlenebilir bir film. Filmin iyi tarafı yok mu elbette var. Görsel dövüş sahneleri, arka plandaki tabloluk görüntüler, muhteşem müzikler, başroldeki Dong-gun Jang'ın oyunculuğu takdire şayandı.

Newer Posts Older Posts