20 Ocak 2011 Perşembe

The Social Network (2010)



Dikkat yazı spoiler içerir!

Filmin afişinde gördüğünüz ifadenin anlamı "Bir kaç düşman edinmeden 500 milyon arkadaş edinemezsiniz"
Filmi kısaca özetleyende bu söz aslında. Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg'in hayatını anlatıyor. Tam anlamıyla gerçekten böyle mi yoksa kurgu mu tam emin değilim. Ama ilk facebook'u keşfettiğimde büyük duamı almıştır kerata :) Yıllardır görüşmediğim Ortaokul arkadaşlarımı bulmama vesile olmuştur kendisi. Bu filmi izlemeden önce bize anlatılan sitenin doğuş şekli ise şöyleydi. İlk olarak Harvard üniversitesi kurulduğu ve daha sonra diğer üniversitelerde yaygınlaşmasıyla birlikte popülaritesinin arttığı. Eski mezunlarında kendi arkadaşlarını bulabileceği bir site olarak tasarlandığıdır. Daha sonra şu an ne durumda olduğunu sizlerde görüyorsunuz. Ben şahsen çok fazla girmiyorum artık. Sadece doğum günlerinde arkadaşlarıma mesaj atıyorum o kadar. Eski cazibesini yitirdi bana göre. Neyse facebook ile ilgili içimdekileri döktükten sonra filmi anlatmaya devam edeyim.

Daha önce yaptığı çalışmalarla dikkatleri üzerine çeken "inek" bir öğrenci olan Mark'ın kızlarla arası yaptığı çalışmalara verdiği önem yüzünden pek iyi değildir. Kız arkadaşı ile bir gün barda otururken kendi fikirlerini anlatmaya başlar yine ve kız tarafından terk edilir. 



Buna sinirlenen Mark yurtdaki odasına gider ve kendi blogundan kız arkadaşı hakkında ağır ifadeler kullanır ve onu aşağılayacak sözler yazar. Daha sonra hızını alamayıp üniversitenin ağına sızar. Aklına bir fikir gelmiştir. Üniversite ağındaki tüm kızların resimlerine erişir ve onların resimleri üzerinden bir site oluşturur. İki tane kızın resmini yan yana koyarak hangisi diye bir seçim yapmasını ister siteye girenlerden. Harvard ünlü bir okul olduğu için haliyle kızlarıda güzel pozlar vermişlerdir. Kısa zamanda büyük bir hit alan site Harvard ağının çökmesine neden olur. Bütün üniversite bu siteyi konuşmaya başlamıştır.

Üniversitenin ağından sorumlu olan kişilerle başı derde giren Mark'a kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesi ile herkes tepkilidir. Onun bu başarısını fark eden üniversitedeki zengin iş adamlarının oğulları olan kürek takımındaki bir kaç arkadaş Mark'ı bulur ve kendilerinin bir fikri olduğunu ve ona destek sağlayarak bunu geliştirmesini isterler. Mark teklifi kabul eder ve kısa zamanda inanılmaz bir boyuta getirir siteyi. Fikri almıştır fakat destek aldığı kişilerin yüzüne bile bakmıyordur. İşte düşmanlıkta burada başlar. Uzun uzun filmin içinde geçen soruşturma sahneleri bu fikir sahipleri ve onu daha da geliştiren Mark'ın hikayesini anlatır.



Sistemin nasıl ve daha başka kimlerin yardımı ile büyüdüğüde anlatılıyor. Mark'a yardım edenlerde biride filmde Napster'ın kurucusudur. Napster'ı bilenler bilir Kazaa ve Napster dönemlerini. Canavar gibi müzik paylaşımı yapılıyordu. Senesini şimdi hatırlayamadım. 


Onu canlandıran ise Justin Timberlake olmuş bu filmde. Rolününde hakkını vermiş gibi. Kendi ağını nasıl kıtalar arası bir fenomen haline getirdiğini Mark'a anlatır ve sitenin tüm dünyaya yayılmasına vesile olur. 


Facebook büyüdükçe fikir sahiplerinin pay alma istekleri ve mahkeme kararları Mark'ın peşini bırakmaz. Filmde Mark karakterini Jesse Eisenberg canlandırıyor. İzlediğimde beğendim ancak Golden Globe ödül töreninde aldığı ödülleri hak ettiğini düşünmüyorum. O kadarda abartılacak bir film değildi bana göre. İzlemek isteyenler için iyi bir film diyebilirim sadece.

0 yorum:

Yorum Gönder

Newer Posts Older Posts