Web Tasarımcısı, Galatasaray taraftarı, Gamer, Blog yazarı, Video İçeriği Üretici, İllüstratör, Hayvansever, K-pop sever, Çizim yeteneğim var ama kullanmıyorum. C# öğreniyorum bu aralar.
Kör bir seyyah olan Zatoichi görmediği halde kumardaki ve kılıç kullanmadaki yeteneğiyle herkesi büyülüyordur. Zatoichi'nin geçtiği köylerden birinde bir Çete ile karşılaşır. İlk başta bunlara bulaşmaz. Köyün tavernasında iki geyşa ile tanışır. Görünürde geyşalardır ama aslen intikam ile yanıp tutuşan iki kardeştir. Köylerini kurtarmak için yardım arıyorlardır. Zatoichi aradıkları kişidir.
Etkileyici bir filmdi. Kılıç kullanımını adeta sanata çevirmişler. Üstelik filmin yönetmeni ve başrolü aynı kişi. Harika iş çıkarmış.
Konu: Luke Skywalker ortadan kaybolmuştur. Onun yokluğunda şeytani ilk düzen imparatorluğun küllerinden doğmuştur. Ve Skywalker, yani son Jedi yok edilene kadar durmayacaktır. Cumhuriyetin de desteğiyle General Leia Organa cesur bir direnişe önderlik etmektedir. Umutsuzca kardeşi Luke'u bulmaya, galaksiye barış ve adaleti geri getirmek için yardımını elde etmeye çalışmaktadır. Leia en gözü pek pilotunu Jakku'da gizli bir göreve göndermiştir. Eski bir müttefikin, Luke'un nerede olduğuna dair bir ipucu bulduğu yere. Ancak kısa sürede Kylo Ren onların bulundukları yeri tespit eder. Luke'un olduğu yere ait haritayı ele geçirmeye çalışıyorlardır. Poe haritayı BB-8'e emanet eder ve kaçmasını söyler. Poe ele geçirilir ve bütün köylülerin öldürülmesi talimatı verilir. O sırada İlk Düzen'in askerleri içinde birisi (Finn) emre itaat etmez ve gemiye götürülen Poe'ye kaçmak için yardım eder. Jakku'ya gitmek istiyorlardır ancak gemileri vurulur ve düşürülürler. Finn sağ kurtulur ama Poe'yi göremez. Çölde ilerlemeye başlar ve Droid'i görür. Yanında da Rey vardır. Finn kızın saldırısından kurtulmak için Direniş'ten olduğunu söyler. Kylo Ren Jakku'ya bir birlik göndermiştir ve onların peşindedirler. Birlikte kaçarlar. Çaldıkları kargo gemisinde Han Solo gizleniyordur. Onları düşman sanar ancak durum kısa sürede anlaşılır. Ve birlikte hareket ederler.
Yorum: Luke Skywalker'ı bulma yolunda bilim-kurgu'dan çok bir macera ve komedi türü film olmuş. Serinin eski filmlerine göre sönük kalmış. Bu tarz ikileme üçleme şeklindeki filmlerin genel sorunu bir bölümün beklentinin altında kalması sorunu yaşanmış. O tür filmlerin ilki veya ilk ikisi sonu hedeflemediği için muallakta kalıyor ve ne izledim şimdi ben diye düşündürüyor.
Küresel ısınma sonrasında dünyanın bir çok yeri sular altında kalmıştır ve milyarlarca insan ölmüştür. Hayatta kalanlar ise artan gıda sorununa karşı çocuk doğumunu kısıtlamış ve işlerini onlar gibi yapacak yapay zekalı robotlar üretmeye başlamıştır. Çocukları tedavisi bulunana kadar dondurulmuş olan bir aile ise ilk defa üretilen David isimli robotu evlatlık edinir. Zamanla ona alışmakta sıkıntı çekseler de artık kendi evlatları gibidir. Çiftin başka bir çocukları daha vardır ve David'e zorluklar çıkarıyordur. David'i yanlış yönlendirip başka çocuklara zarar vermesine yol açar. Merkez ise bu olay üzerine hemen harekete geçer ve onu alıp yok etmek için harekete geçer. David'in annesi onu ormana bırakıp hayatta kalmasını umut eder. Onlara verip yok olmasını istemiyordur. David diğer bir robot Joe ile kaçar. Denizin dibinde küçük bir denizaltı aracında mahsur kalır. Güneş ışığı görmediği için pili biter. Aradan iki bin yıl geçer. Tüm insanlık yok olmuştur. İnsan hafızasını tek başına taşıyan varlık robot David kalmıştır. Dünyada artık daha üstün zekalı varlıklar yaşıyordur. Kurtarabildikleri insanların üzerindeki DNA'lardan bilgi edinmeye çalışıyorlardır. David'in tek isteği ise annesini görmektir. Modern pinokyo hikayesi diyebiliriz filme. Robotun insana dönüşme isteği konu edilmiş. Ve insanlığın dikkat etmezse küresel bir felakete dönüşecek olan iklim değişikliklerinin yol açabilecekleri anlatılmış. Sürükleyici bir film.
Wade Wilson özel kuvvetlerde görevli bir askerdir. Bir gün rehine kurtarma operasyonuna liderlik ediyordur. Ancak bir anlık dalgınlığı ve iyi niyeti bir çok takım arkadaşının ölümüne kendinin de ağır yaralanmasına neden olur. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de kanser olur. Üstüne bir de sevdiği kadın öldürülür. Tedavisi olmayan bu kanser türüne karşı ona bir tedavi önerilir. Weapon X adlı bir programa dahil olur. Artık bambaşka biridir. Ölümsüzdür ve çenesi baya bir çalışıyordur. Artık intikam alabilecektir. Süper kahraman klişeleriyle kafa bulan, dalga geçen bir karakter ortaya çıkmış. Oldukça da eğlenceli olmuş. Espri anlayışı biraz kaba olsa da seyri keyifli bir yapım olmuş.
Katniss görevini yerine getirmek ve halkını ayaklandırmak için mücadelesine devam eder. Başkan ise onun kellesini istiyordur. Tüm bu kurulan düzeni bozmasını kabullenemiyordur. Mücadeleden kim galip çıkacaktır? Serinin son filmi olmasına rağmen bir sona yakışır film olmamış. Önceki bölümdeki monotonluk bunda da devam etmiş.
Açlık oyunlarından iki kez sağ çıkarak kurtulmayı başaran Katniss tüm dengeleri alt üst etmiştir. Evine dönmesine izin verilmiştir. Tabii ki o ev başka bir Mıntıka'dır. Ancak Peeta orada kalmıştır. Katniss onu ve halkını özgürleştirmek için harekete geçmek ister. Bunu yaparken içerden de destek alması gerekecektir. Açlık oyunlarını yönetenlerin hepsi bir düşünmüyordur. Bazıları Katniss gibi bu düzeni yıkmak istiyordur. Serinin sondan bir önceki filmidir. Son bölümde olacakların habercisi ve ayak izleri bu filmde gösteriliyor. Ben sadece serinin ikinci filmini beğenmiştim. Onun altında bir film olduğu için puanını kırdım. Pek bir şey vaat etmiyor bu bölüm.
Kudüs'te yaşayan ve Yahudi olan Judah Ben-Hur, halkının en zengini ve prensidir. Roma imparatorluğu Kudüs'ü fethetmiştir. Orayı fetheden ordunun başındaysa Ben-Hur'un çocukluk arkadaşı Messala vardır. Ben-Hur uzun zamandır görmediği çocukluk arkadaşı Messala'yı ziyarete gider. Messala ondan yönetim için yardım ister ancak Ben-Hur başka bir teklifle gelir ve ordusunu geri çekmesini ve onları özgür bırakmasını ister. Siyasi görüş farklılığı yaşayan iki arkadaşın arası açılsa da durum idare edilir gibi gözükmektedir; ta ki Ben-Hur ve halkı Messala tarafından sürgün edilinceye kadar. Ben-Hur ve halkının erkekleri büyük gemilerde kürek çekmeye zorlanır. İşkence edilerek ölene kadar çalıştırırlar. Ben-Hur tüm gücüyle dayanmaya ve intikam alacağı güne ulaşmayı beklemektedir. Artık sadece intikam için yaşıyordur. Gemileri saldırıya uğrar ve Ben-Hur kurtulmayı başarır. Kurtulurken Roma'da önemli bir komutan olan Messela'dan çok daha üst mertebedeki bir komutanı da kurtarır. Bu davranışı onun ödüllendirilmesini sağlar. Ve memleketine geri döner. İntikam türündeki film bunun dışında İsa peygamberin yaşadığı dönemi anlatıyor. Ona yapılanları da konu ediniyor. Döneminin en pahalı filmlerinden biridir. Açıkçası filmin çoğu sıkıcı ta ki Arena'daki düelloya kadar. Gerçekten iyi iş çıkarılmış. Döneminin ötesinde bir iş olmuş. Ancak filmin genel monotonluğu ve uzun süresi filmi taksit taksit izlememe neden oldu. O yüzden puanını kırdım. İsa peygamberin yaşamını kendi gözlerinden yansıtmaları da puan kırmama neden oldu.
Rhoda Williams başarılı bir öğrencidir ancak bir gece arkadaşlarıyla eğlendikten sonra arabasıyla giderken bir kazaya karışır. Çarptığı araçtaki kadın ve çocuk ölür. Adam ise sağ kurtulur. Rhoda tutuklanır ve hapse girer. Yıllar sonra hapishaneden çıktığında bilim dünyası yepyeni bir keşifle meşguldür. Tüm dünya aslında. Apaçık görünen bir olaydır. Ay'dan daha yakın bir gezegen Dünya'nın dibinde belirmiştir. Yakından incelenince Dünya'nın tıpatıp aynısı olduğu fark edilir. Üstelik içinde yaşayanlar bile birebir bu dünyadakilerin kopyasıdır. Rhoda kazada sevdiklerini kaybeden adamı ziyarete gider. Amacı kendini affettirmektir. Adam ilk başta onun kazanın sorumlusu olduğunu fark edemez. Zamanla aralarında yakınlaşma oluşur. Bu sırada Rhoda'ya uzaya gitmek için yapılan çekilişten bilet çıkar. Rhoda bunu o adama vermek ister. Onun düşüncesine göre o dünya buradakinin aynısıysa ve burada olanlar o paralel evrende olmadıysa adam karısını ve çocuğunu yeniden görecektir. Ancak hiç beklenmedik bir şey olur ve Rhoda'nın kopyası bu dünyayı ziyaret eder. Tam da onun yaptığı gibi o adamı arıyordur.
Beynimizi yakan filmlerden biridir. Değişik bir işlenişi vardı. Aslında bu filmin daha çok uzayda geçmesini bolca görsel efekt olmasını filan beklersin ama tam tersi çok az görsel efektle daha çok işin filozofi kısmına vurgu yapmış. Düşünmeye itmiş. Süper değil ama başarılı bir film olmuş.
Joey Gazelle'inde içinde olduğu ters giden bir uyuşturucu pazarlığında çıkan çatışmada polisler ölür. Joey olayda kullanılan silahı yok etmeyi planlamaktadır. Ancak komşunun çocuğu bu silahı bulup, hiç sevmediği babasını vurmak için kullandıktan sonra her şey tersine gitmeye başlar. Joey, mafya ve polisten önce çocuğu bulmak, cinayeti örtbas etmek ve en önemlisi cinayet silahını yok etmek zorundadır. Devamlı kovalamacanın olduğu sonuna kadar aksiyonun devam ettiği sürükleyici bir filmdi ama bir o kadar da boştu sanki. Ortalama bir film olmuş bu yüzden.
Ünlü bir avukat olan James B. Donovan Amerika'da dava kaybetmeyen avukat olarak ün salmıştır. Bu ünü ona CIA'de iş teklif edilmesine kadar gider. Çözülemez kriz olarak görünen Amerika ve Rusya arasındaki soruna müzakereci olarak dahil olur. Daha sonra ise Doğu Almanya'da bulunan bir Amerikalıyı kurtarmak için görevlendirilir. Gördükleri karşısında ne kadar şok olsa da görevini yerine getirmek zorundadır. Gerçek olaylardan sinemaya uyarlanan filmde zamanın koşulları yansıtılmış ve Donovan'ın adeta kahraman gibi gösterilmiş. Gerilim kısmı sürükleyici ancak çoğu sıkıcı bir filmdi.
70 yaşlarında emekli ve dul olan Ben herkes gibi bir köşesine çekilmek yerine iş aramaya karar verir ve online kıyafet satışı yapan bir şirkette işe başlar. Hiç anlamadığı iş de kısa zamanda kendini sevdirir. Patronları Jules'un şoförlüğünü yapmaya başlar. Artık herkesin akıl hocası olmaya başlamıştır. Eğlenceli vakit geçirmelik bir filmdi. Biraz da o yaştaki kitleye hitab etmiş. Örnek olmuş.
2. Dünya savaşı zamanlarıdır. Bruno'nun babası Nazi Almanyasında toplama kamplarından birinin komutanıdır. Önceki görev yaptığı yer olan Berlin'den Polonya'ya gönderilir. Bruno orada sıkıldığı için kimseye fark ettirmeden kampın olduğu çitlere gider ve bir çocukla tanışır. Onunla arkadaş olur. Yemek getirir. Oyunlar oynar çitin arkasından. Uzun bir süre bu böyle devam eder. Onların burada neden tutulduklarını bilmeyen Bruno'nun bu arkadaşlığı annesini endişelendirir. Onun asıl gerçeği öğrenmesinden korkuyordur. Kampta gaz odalarında öldürülen Yahudilerin sayısı gün geçtikçe azalıyordur. Çocuklara söylenen ise buradakilerin yıkandığı ve temizlendiğidir. Bruno ve arkadaşı o gün kendilerince bir oyun oynayarak kıyafetlerini ve yerlerini değiştireceklerdir. Her şeyden habersiz Bruno kalabalığın içine katılır ve kaçınılmaz son gelir. Bruno'nun anne ve babası ise olayı fark ettiğinde çoktan iş işten geçmiştir. Filmde bir çocuğun gözünden tüm masumiyeti yansıtılmış. Ve Almanlara mesaj verilmiş. Kendi çocuğunuz olsa nasıl üzülürdünüz bu duruma denmiş. Empati yapılması istenmiş. Açıkçası bu konuda çok film var. Hikâye etkili ama artık bu konuda duygu sömürüsü haline geldi. Günümüzde onların torunları ise Filistinlilere yapmadıklarını bırakmıyorlar. Tarihten kendi adlarına hiçbir ders almıyorlar anlaşılan.
Başarılı FBI ajanı Kate Macer bir görev için Meksika sınırında görevlendirilir. Bu görev için verilen emire göre öldükleri farz edilecektir. Kate görevini yaparken kumpasın içinde olduğunu anlayacaktır. Uyuşturucu işini yapanlar FBI'ın içindeki kişilerle işbirliği içindedir. Ekibini ve kendini bu cehennemden kurtarmak için Kate ölüm kalım mücadelesi verecektir. Korku filmi izler gibi her an bir yerden ne çıkacak diye izleten bir film ama çoğu zaman bir şey çıktığı yok. Sadece gerilim. Seyirciyle iyi oynamışlar.
Yenilmezler'in lideri Tony Stark ve Bruce Banner dünyaya barış getirmesi için yürüttükleri proje tersine döner ve dünya için tehdit oluşturur. Yenilmezler dünyayı kurtarmak için güçlerini birleştirirler. Üstelik tüm kadrosuyla. Bolca aksiyon ve karakterlerin birbirleriyle olan bağlarını anlatan film serinin ilk filminin bir adım altında kalmış. Basit bir konusu olduğu için detaylı anlatamıyorum o yüzden kusura bakmayın. Vakit geçirmelik bir aksiyon serisi.
Young-Sae çok yetenekli bir dansçıdır. Kazanacağına kesin gözüyle bakılan yarışmada bir komploya kurban gider. Partneri yarışmaya çok az bir süre kala en büyük rakibiyle yarışmaya katılır. Bu da yetmezmiş gibi dans ederken tuzak kurulur ve dizini bir daha dans edemeyecek şekilde sakatlar. Dans hayatı artık bitmiştir. Tek geçim kaynağı yeni dansçılara dansın temel ilkelerini öğretmektir. Çin'den kaçak yollarla getirilen bir kıza daha eğitim vermesi istenir. Kabul eder ancak kızın hiçbir dans bilgisi yoktur. Bunu görünce onu kovmak ister ama kız çaresizdir. Umutsuzca ona tutunur. Her dediğini yapmaya çalışır. Başta bu işin olmayacağını düşünen Young-Sae zamanla Chae-Rin'in azminden etkilenir. 3 ay gibi kısa bir süre sonra yarışma vardır ve onu en iyisi yapmak zorundadır. Normalde bu kadar etkileyici bir film olmasını beklemiyordum. Ancak filmin ismindeki gibi masum bir aşk hikayesini de içinde barındırdığı için beni etkiledi. Beni bilenler Moon Geun-Young'un oyunculuğunu beğenmediğimi bilir ancak bu filmde beni şaşırttı.
NASA tarafından Mars'a gönderilen bir grup bilim adamı ve astronottan biri olan Mark Watney gezegende oluşan ani fırtınadan sonra ekip arkadaşlarına ulaşamaz. Arkadaşları onu öldü sayarak arkada bırakır. Daha sonra kendi imkânlarıyla dünyaya sinyal göndermeyi başarır. Kendisi aynı zamanda botanikçi olduğu için gezegende bitki yetiştirmeyi dener ve patates üretmeyi başarır. 300 gün yetecek yiyeceği vardır çünkü. Kendini zorlarsa bu 400 güne çıkar ama dünyadan ona yardım gelebilmesi 4 yılı bulacaktır. Bu yüzden bunu yapması gerekiyordur. Kendisinden haber alındıktan sonra adeta seferberlik ilan edilir ve tüm dünya onun kurtarılması için heyecanlı bir bekleyişe girer.
Günümüzde henüz Mars'a insanlı bir uçuş gerçekleştirilememiş olsa da hayal etmesi ve oluşabilecek durumlara kimilerine göre saçma da olsa bir bakış açısı getirmiş aynı isimli kitaptan uyarlama filmdir.
Leonardo DiCaprio bu filme kadar birçok defa oscar almayı hak etse de bu filme kadar bunu başaramamıştı. Öncelikle bunu söyleyeyim de arada kaynamasın 😆
Gerçek bir hikâyeden sinemaya uyarlanan 1820'li yıllarda geçen bir hayatta kalma ve intikam filmidir. Konu çok sıradan gelebilir ama işlenişi ve görsellik muhteşem. Hugh Glass'ın ayı ile mücadelesi. Atın karnını yarıp soğukta donmamak için içine girip kendine korunak edinmesi ve onu bu duruma düşüren kişiden intikam almak için sonuna kadar direnmesi. Doğada hayatta kalma yolları. Kızılderelilerle olan insancıl diyalogları. İzlenmeye değer bir film. Leonardo'nun da oscar'ı sonuna kadar hak ettiği bir film.
